Erzincan'ın İliç ilçesindeki maden kazasının ardından kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, Uşak'taki Kışladağ Altın Madeni'ni incelemeye hazırlanıyor.
AK Parti Bolu Milletvekili ve Komisyon Başkanvekili Yüksel Coşkunyürek, 10-11 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek ziyaretin detaylarını açıkladı. Ancak bu ziyaret, çevre aktivistleri ve yerel halk arasında endişe ve eleştirilere yol açıyor.
ÇEVRECİLERİN ENDİŞELERİ VE TALEPLERİ
Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura, komisyonun sadece madencileri dinleyecek olmasına tepki gösterdi. Akcura, "Yaşam savunucuları olarak bizler, bu işin mağdurlarını da dinlemelerini isterdik," diyerek, maden faaliyetlerinin bölge üzerindeki etkilerinin kapsamlı bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguladı.
Öz Akcura, Erzincan'daki siyanürlü maden atıklarının aktığı felakete dikkat çekerek, benzer bir durumun Kışladağ'da da yaşanmasından endişe duyduklarını dile getirdi.
20 YILDA EKOLOJİK SİSTEMİ ETKİLEDİ İDDİASI
Kışladağ Altın Madeni’nin son 20 yılda bölgenin ekolojisini, ekonomisini ve sosyal yapısını derinden etkilediği iddialar arasında. Madenin günlük su tüketiminin 70 bin kişinin ihtiyacına eşit olması, yeraltı su yapısının bozulması ve kronik kuraklığa neden olduğu öne sürülüyor. Ayrıca, maden faaliyetleri nedeniyle köylerin boşaldığı, çiftçilerin topraklarını terk etmek zorunda kaldığı ve geniş tarım arazilerinin kaybedildiği de iddialar arasında yer alıyor.
MADEN FAALİYETLERİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ
Kışladağ Altın Madeni'nin çevresel etkileri dair iddialar bölge halkı için ciddi endişe kaynağı. Madenden yayılan tozların üzüm bağlarına zarar verdiği, toprak ve sudaki arsenik oranının arttığı iddia ediliyor. Yine iddialara göre bölgedeki üreticiler, bu durumdan dolayı sabah çiğinden korumak için asmalarını örtmek zorunda kalıyor. 2007 yılında yaşanan ve bin 500'e yakın vatandaşın etkilendiği iddia edilen siyanür zehirlenmesi vakası da hafızalardaki yerini koruyor
DİKKAT ÇEKEN BÜYÜME İDDİALARI
Madenin büyüme süreci ve iddialarda dikkat çekici. İddialara göre, 2004 yılında ilk defa hazırlanmış olan ÇED dosyasındaki bilgilere göre 500 hektar olan maden sahası, 2011 ve 2013 yıllarındaki kapasite artışlarıyla 2509 hektara yükseldi. Ayrıca madenin liç alanının genişliğinin 3 milyon metrekareye ulaştığı ve toplamda 600 milyon ton maden kayasının siyanür liçine maruz kalacağı da öne sürülüyor.
Bu gelişmelerin, bölgedeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerini olumsuz etkilediği de iddialar arasında. Akcura, "Düşünmeden edemiyor insan: Acaba bugün ete ulaşamama ve buğdayı bile ithal eder duruma düşme nedenlerimizden biri, 20'ye yakın altın madeninin yok ettiği iddia edilen su havzaları, tarım alanları ve meralar olabilir mi?" sorusunu gündeme getiriyor.
SADECE MADENCİLERİN DİNLENMESİ SORUN
Meclis Araştırma Komisyonu'nun ziyareti, bu karmaşık durumu aydınlatmak için bir fırsat olarak görülüyor. Ancak çevre aktivistleri, komisyonun sadece madencileri dinlemekle yetinmeyip, yerel halkın ve çevre örgütlerinin de görüşlerini alması gerektiğini vurguluyor. Bu yaklaşımın, maden faaliyetlerinin gerçek etkilerini anlamak ve olası çözümler üretmek için kritik öneme sahip olduğu düşünülüyor.
Meclis Araştırma Komisyonu'nun Kışladağ'daki incelemeleri, bölgedeki halkın endişelerini ve taleplerini dinlemeleri açısından önem taşıyor. Komisyonun, Murat Dağı'nda yaşanan felaketten ders alarak, Kışladağ'da ve diğer madenlerde benzer kazaların önlenmesi için gerekli adımları atması ve çevreye duyarlı bir faaliyet modelinin geliştirilmesi için çaba göstermesi bekleniyor. Meclis Araştırma Komisyonu'nun yapacağı incelemenin, sadece ekonomik değil, aynı zamanda ekolojik ve sosyal boyutları da kapsayacak şekilde geniş kapsamlı olması bekleniyor.